Caddebostan, Bağdat Cd. No:265/5, 34728 Kadıköy/İstanbul
Depresyon nedir sorusuna, insanın kendisini mutsuz, isteksiz, karamsar, çaresiz hissettiği ruhsal çöküntüdür diyebiliriz. Tanımda önemli olan kısa süreli depresif duyguların depresyonla karıştırılmamasıdır. Depresyonun varlığından söz edebilmek için, bu duyguların aralıksız en az iki hafta görülmesi gerekir.
Depresyon günlük yaşamı olumsuz etkileyen, tedbir alınmadığı takdirde kronikleşebilen bir rahatsızlıktır. Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazla görülen depresyon, yarattığı stres ile beyin hücrelerine ciddi zarar veren tehlikeli bir hastalıktır. Kronik depresyonun; beyni küçülttüğü, öğrenme ve bilişsel süreçleri sekteye uğrattığı, alzheimer ve demans hastalıklarının gelişimini hızlandırdığı tespit edilmiştir. (Journal of Psychiatry and Neuroscience) Ayrıca, Warwick ve Fudan üniversitelerinde, 909 depresyon hastasının üzerinde yapılan araştırmalarda, MRI görüntülerinden yola çıkılarak depresyon hastalarının olumlu ve mutlu anılarını hatırlatmakta güçlük çektiği, olumsuz ve cezalandırma hislerinin daha aktif olduğu da gözlenmiştir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında; depresyon fark edildiği zaman harekete geçilmesi gereken, tedavisi uzun süreli olabilen bir rahatsızlıktır. Çeşitli sebeplerle tedavi görmeyen depresyon hastaları, umutsuz bir döngüde her geçen gün yaşam enerjilerini biraz daha kaybederek çıkmaza girebilirler.
Dünya Sağlık Örgütünün 2017 raporuna göre dünyada 322 milyon depresyon hastası vardır.
Henüz teşhisi konmamış ya da hiç doktora gitmemiş olası hastaları, pandeminin yarattığı stres ve ekonomik zorlukları ve aradan geçen 5 yılı da eklersek rakamın bir hayli yükseleceği aşikar. Bunlara ek olarak, zor bir yaşamın içinde henüz rahatsızlığının farkında bile olmadan savrulan milyonlarca insan var.
Peki, dünya nüfusunun %5’ini oluşturan depresyonun sebepleri nelerdir?
Öncelikle depresyonun yineleyebilen bir rahatsızlık olduğunu belirtmemiz gerekir. Yani geçmiş hikayenizde depresyon varsa gelecekte de depresyon hastalığına yakalanmaya meyiliniz var demektir.
Depresyonun oluşma sebepleri anne karnından itibaren başlar diyebiliriz. Yaşanan travma sonucunda hayat boyu kalıcı izler bırakır ve çevresel faktörler bunları pekiştirici etkiler barındırabilir. Bu travmaların ve faktörlerin stres etkisi azaltılamadığında travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete, depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar gelişir.
* Annenin stresli hamilelik süreci
* Aile içi şiddetin kurbanı olma
* Taciz, cinsel istismar. Özellikle çocuklukta cinsel istismara uğramış vakalarda ömür boyu depresyon ve TSSB yaşama riski vardır.
* Aile içinde yaşanan fiziksel ve/veya cinsel şiddete tanıklık etmek. Bu durumda olan çocuğun ömür boyu depresyon veya Travma Sonrası Stres Bozukluğu rahatsızlığına yakalanma riski vardır.
* Ebeveyn kaybı
* Ebeveyn ayrılıklarının çocukta yarattığı stres ve üzüntü, güven yoksunluğu
* Göç ya da ailevi sebeplerden bulunduğu ortama ait hissetmeme ile başlayan sosyal izolasyon
* İşsizlik ve maddi güçlükler
* Obezitenin varlığı ile gelişen sosyal izolasyon
* Başka psikolojik rahatsızlığı olmak
* Daha önce de depresyon geçirmiş olmak
* Tedavisi uzun süren ya da ölümcül bir hastalık varlığı
* Doğal afetler
* İlişkilerdeki sorunlar, kıskançlıklar
* Ayrılma travmaları
* Stres
* Doğum, lohusalık, menopoz, guatr gibi hormonel problemler
* Boşanma
* Bir yakının ölümü ya da kaybolması
* Ailede psikiyatrik hastalık öyküsü
* İçe dönük ya da karamsar karakter özellikleri
* Medya aracılığıyla ya da direkt olarak travmatik bir duruma şahit olmak
* Alkol ve uyuşturucu kullanımı. Alkol beyindeki serotonin seviyesini düşürdüğü için hem depresyonun sebepleri, bir kaçma davranışı olarak da depresyonun sonuçları arasında yer alır.
* Ergenlerde; zorbalığa uğramak, akran baskısı ve dışlanma
* Kadın olmak
Fiziksel rahatsızlıklar hemen fark edilebilirken, ruhsal rahatsızlıkları geç farketmek ya da son noktaya kadar ertelemek yaygın bir davranış şeklidir. İnsan ruhsal rahatsızlıkları hafife alma eğilimindedir fakat yaşadığı bir haksızlık mide kramplarına dönüştüğünde doktor randevusu gecikmeyecektir. Oysa ki ruhsal rahatsızlıklar fiziksel rahatsızlıkların zeminini hazırlar. Eğer kendinizin veya bir yakınınızın ruh sağlığıyla ilgili şüpheleriniz varsa depresyon belirtileri nelerdir aşağıya göz atabilirsiniz.
* Mutsuzluk ve üzüntü
* Sebepsiz ağlama, hüzünlü ruh hali
* Çaresiz ve umutsuz hissetme
* İçine kapanma sosyal çevreden izole olma
* Sürekli yatma isteği
* Yorgunluk, bitkinlik. Depresyonun şiddetine bağlı olarak günlük işleri dahi yapamama.
* Uyku problemleri. Çok uyuma ya da uykusuz kalma
* Fiziksel rahatsızlıklar
* Ağrılar
* Zevk alınan aktivitelere karşı merak ve ilgi kaybı
* Olay ve durumlara tepkisiz kalma
* Davranışlarda ve bilişsel faaliyetlerde yavaşlık.
* Yeme bozuklukları
* Düşük öz güven ve öz değer
* Alkol ve uyuşturucu kullanımı
* Anksiyete bozukluğu
* TSSB varlığı
* DEHB varlığı
* Libido düşüklüğü
* Kendini suçlama
* Ergenlerde anlaşılmadığını düşünme ve sinirli ruh hali
* Motivasyon ve konsantrasyon düşüklüğü
* Kendine zarar verme, ileri vakalarda intihara meyilli olma
Ayrıca çocuklarda belirtiler depresif değil, genellikle alıngan, huysuz, endişeli ve okul performansında belirgin düşüklük olarak kendini gösterir. Aynı zamanda bu çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gözlemlenebilir.
(Wikipedia)
Aktivitelere karşı ilgisizlik. Çok belirgin depresif ruh hali. Sabahları erken uyanma ve belirtilerin ağırlaşması. Hareketlerde ve düşünmede yavaşlama. Aşırı kilo kaybı (anoreksiya nervoza ile karıştırılmamalı) aşırı düzeyde suçluluk ve pişmanlık düşüncesi.
Lohusalık depresyonu, doğumdan 1 ay sonra belirtileri görülen depresyon türüdür. Doğum yapan kadınların yaklaşık %15’inde görülür.
Sonbahar ve kış aylarında depresif olup, bahar ayında çözüldüğü türüdür. En az iki defa soğuk mevsim aylarında nöbet geçirilmesi ile teşhisi konur.
Gülümseyen depresyon hastanın hem mutlu hem de çok mutsuz olduğu zor farkedilen bir depresyon türüdür. Genellikle derin mutsuzluk hakimdir, mutlu olunan anlar çok kısa sürelidir. Yüksek kilo artışı, aşırı uyuma, sürekli yatma isteği, vücutta ağırlık hissi, eleştiri veya reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık belirtilerindendir.
Hasta dilsizlik düzeyinde suskun ve hareketsiz kalarak ya da amaçsız hareketlerle neredeyse tamamen uyuşukluk halindedir.
İnsanın duygusal problemlere kör oluşu ve kaçma arzusu bilinçli bir yaklaşım ve erken müdahale adına büyük bir engeldir. Öncelikle farkındalığı arttırarak destek almak başlangıç aşamasıdır. Destek almak konusunda zorluk çekmek normaldir, önemli olan ilk adımı atabilmek, iyileşme sürecinde; ilk başlangıcı yapabilmektir. İyileşme yolculuğunda;
• Bir uzmanın yönettiği tedavi ve terapi protokolleri
• Tedavi ve terapilerde devamlılık
• Sosyalleşmek, aktivitelere katılmak
• Sevdiğiniz insanların destekleri
• Beslenmeye dikkat etmek
• Uyku düzenini oturtmak
• EFT Duygusal Özgürleşme Tekniği
Size verilen tedavi ve terapi protokollerine ek olarak çok güçlü bir yöntem olan EFT Duygusal Özgürleşme Tekniği ile iyileşme sürecinizi hızlandırabilirsiniz.
EFT Duygusal Özgürleşme Tekniği; Harvard, Stanford gibi dünyanın en iyi üniversitelerinde araştırma konusu olmuş, prestijli hastane ve kliniklerde uygulanan, hakkında yüzlerce bilimsel makale olan, akupunktur temelli saygın bir
tekniktir.
Yaşanan travma neticesinde Depresyon, Anksiyete Bozukluğu, TSSB, Panik Bozukluk, Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), Fobiler ve Sosyal Fobi karşılaşılan en yaygın psikolojik rahatsızlıklardandır. Tüm bu rahatsızlıklar için destekleyici bir yöntem olarak merkezimizde Zeynep Gümrükçü ile EFT uygulamasının yanı sıra, Psikolojik Danışmanlık hizmeti de verilmektedir.
Eğer kendinizin ya da bir yakınınızın intihar veya kendine zarar verme ihtimalinden şüphe ediyorsanız acilen bir psikiyatra başvurmalısınız.